Mahsun Kırmızıgül’ün “Güneşi Gördüm” ve Emre Yalgın’ın “Teslimiyet” filmleri, Türkiye’de trans bireylerin yaşadığı mekânsal ve toplumsal dışlanmayı sinema perdesine taşıyor. Günümüzde de benzer sorunlarla mücadele eden birçok trans birey, barınmadan istihdama kadar pek çok alanda ayrımcılığa maruz kalıyor.
Table of contents [Show]
Sinema Gerçek Hayatı Yansıtıyor
Türkiye sineması 2000’li yıllardan itibaren yalnızca bireysel hikâyelere değil; bu hikâyelerin geçtiği mekânlara da daha fazla odaklanmaya başladı. Mahsun Kırmızıgül’ün Güneşi Gördüm (2009) ve Emre Yalgın’ın Teslimiyet (2010) filmleri, trans bireylerin sosyal mekânlarda nasıl dışlandığını ve kendi alanlarını nasıl inşa ettiklerini gözler önüne seriyor.
Güneşi Gördüm filminde, ailesi tarafından dışlanan bir trans karakterin, İstanbul’un arka sokaklarında var olmaya çalışması anlatılıyor. Mekân, burada sadece bir yaşam alanı değil; aynı zamanda kimliğin bastırıldığı ya da yeniden kurulduğu bir sahneye dönüşüyor.
Teslimiyet ise neredeyse tamamen kapalı iç mekânlarda geçiyor. Trans bireylerin birlikte yaşadığı ev, marjinalleştirilmiş kimliklerin toplumsal normlara karşı alternatif bir direniş alanı haline geliyor.
Filmlerde anlatılan bu dışlanma pratikleri günümüzde de devam ediyor. Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok trans birey, barınma hakkına erişimde ciddi zorluklarla karşı karşıya. İstanbul’un Tarlabaşı, Kurtuluş ve Dolapdere gibi semtlerinde yaşayan trans kadınlar; ev kiralamakta zorlanıyor, komşuların baskısı ya da mülk sahiplerinin tehditleri nedeniyle tahliye edilebiliyor.
Kentsel dönüşüm projeleri bu semtlerde trans bireylerin yaşam alanlarını daha da daraltıyor. Aynı zamanda bu bireyler, devlet destekli sosyal hizmetlere erişimde de çeşitli engellerle karşılaşıyor.
İş Hayatında Dışlanma, Seks İşçiliğine Mecburiyet
Trans bireyler, cinsiyet kimlikleri nedeniyle kayıtlı iş hayatına dahil olmakta güçlük çekiyor. İşe alım süreçlerinde ayrımcılığa uğrayan ya da iş yerlerinde sistematik mobbinge maruz kalan birçok trans kadın, geçimini sağlamak için kayıt dışı alanlara veya seks işçiliğine yönelmek zorunda kalıyor.
Kamusal Alanda Varlık Mücadelesi
Kamusal mekânlarda var olmak, trans bireyler için günlük bir mücadele halini almış durumdadır. Sadece sokakta yürürken bile fiziksel şiddet, nefret söylemi veya polis müdahalesiyle karşılaşma riski söz konusudur.. Yasal cinsiyet tanınması süreçlerinin ağır ilerlemesi de bu bireylerin yaşadığı travmayı derinleştiriyor.
Sinemanın Toplumsal Yüzleşmedeki Rolü
Güneşi Gördüm ve Teslimiyet, sadece bireysel hikâyeleri değil; trans bireylerin toplumla ve mekânla kurduğu zorlu ilişkileri de görünür kılarak, izleyiciyi toplumsal cinsiyet, mekân ve kimlik meseleleri üzerine düşünmeye davet ediyor.
Henri Lefebvre’in “mekân toplumsal olarak üretilir” görüşünden hareketle değerlendirildiğinde, bu iki film de trans karakterlerin mekânla kurduğu ilişkiler üzerinden alternatif bir yaşam alanı yaratma çabasını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Teslimiyet_(film,_2010)
https://dergipark.org.tr/tr/pub/federgi/issue/51966/677253
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/635389
https://bianet.org/haber/dort-transseksuelin-yolculugu-teslimiyet-le-odul-getirdi-128921